NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
سُهَيْلُ
بْنُ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
عَطَاءِ بْنِ
يَزِيدَ عَنْ
تَمِيمٍ
الدَّارِيِّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ
الدِّينَ
النَّصِيحَةُ
إِنَّ
الدِّينَ
النَّصِيحَةُ
إِنَّ الدِّينَ
النَّصِيحَةُ
قَالُوا
لِمَنْ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
قَالَ لِلَّهِ
وَكِتَابِهِ
وَرَسُولِهِ
وَأَئِمَّةِ
الْمُؤْمِنِينَ
وَعَامَّتِهِمْ
أَوْ
أَئِمَّةِ
الْمُسْلِمِينَ
وَعَامَّتِهِمْ
Temimü'd Dâri'den (rivayet
edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.);
"Din nasihatten
ibarettir. Din nasihatten ibarettir. Din nasihatten ibarettir" buyurmuş.
(Orada bulunan sahâbiler)
Kim için (Ya
Rasûlullah)? demişler,
"Allah için, Kitabı
için, Rasulü için, mu'minlerin emiri için ve bütün mu'minler için".
Yahutta: "Müslümanların emiri için ve bütün müslümanlar için-"
buyurmuştur.
İzah:
Buhari. iman, Müslim,
iman; Tirmizî, birr; Nesâî, bey'at; Darimî. rikak; Ahmed b. Hanbel. 1, 351, II.
297, IV, 102-103.
Nasihat, kalpte hiçbir
kötülük bulunmamak şartıyla jcarg1(ja bulunan kimse için hayır dileğinde bulunmak,
ya da onun hayrına olan işi bizzat yapmaktır. Bir başka ifadeyle karşıdaki
insan için samimi olarak iyilik ve hayır düşünüp onun hayrına çalışmaktır.
İmam Nevevî'nin
açıklamasına göre, her ne kadar bazı âlimler bu hadisin İslamın dörtte birini
ifade ettiğini söylemişlerse de aslında bu söz eksiktir. Çünkü İslamın dörtte
biri değil, tümü bu hadise dayanmaktadır. Dünya ve âhiret saadetini anlatmakta
felah kelimesinden daha kapsamlı kelime olmadığı gibi, arapçada
"nasihat" kelimesinden daha kapsamlı bir kelime yoktur.
Arapça'da bu kelime
"balı mumundan ayırmak" anlamında kullanılır. Bu yönüyle düşünülecek
olursa, nasihat kelimesinin nasıl ince, hassas ve hayırlı duygulan içine aldığı
ve nasihat eden kimsenin muhatabı hakkında ne kadar ince ve hayırlı duygular
beslediği anlaşılır.
Şimdi nasihatin kimler
için ve nasıl yapılacağını hadisteki sıraya göre açıklayalım:
1. Allah adına nasihat:
Allah'a iman etmek, ona hiçbir şeyi ortak koşmamak, onun bütün kemal
sıfatlarıyla muttasıf ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu tasdik edip, ona
hiçbir riyanın karışmadığı bir ihlâs, samimiyet ve teslimiyetle ibadet edip
isyandan kaçınmak, onun sevdiğini sevip yerdiğini yermek, dostunu dost bilip
düşmanını düşman bilmek, nimetlerini şükürle karşılayıp onun yolunda herşeyi
feda etmeyi göze almaktır.
2. Allah'ın kitabı için
nasihat: Onun Allah kelâmı olduğuna, Allah katından gelip içine insan sözü
karışmadığına, Allah'dan başka hiçbir kimsenin onun mislini meydana
getiremeyeceğine, insanlığın dünya ve âhiret saadetinin bu kitapta olduğuna
inanmak ve onu bu inançla ve adabına riâyet ederek okuyup tüm hükümlerini
hayata uygulamaktır."
3. Hz.Nebii için
nasihat: Onun Nebi olduğuna, Allah'dan getirdiği herşeyin doğru olduğuna
inanmak, emrettiği herşeyi imkân nisbetinde yapmak, nehyettiği herşeyden
kesinlikle kaçınmak, hayatında ve vefatından sonra ona ve tebliğ ettiği dine
yardım etmek, onun sevdiklerini sevmek, düşmanlarını düşman kabul etmek, onun
davetini yaymak, sünnetini yaşatmak ve onu yegâne örnek bilmektir.
4. Müslümanların
emirleri hakkında nasihat: Hak olan her hususta onlara yardım ve onlarla
beraber cihad etmek, müslümanlara, reislerine, karşı olan görevlerini münasib
bir dille hatırlatarak, onun aleyhine haksız bir kıyamın oluşmasına engel
olmaktır.
5. Müslümanların tümü
için olan nasihata gelince, onlara dünya ve âhiret hayatı hususunda hayır ve
saadet yollarını göstermek, onlara eziyet
vermemek, kusur ve
ayıplarını örtmek, iyiliğe çağırıp, kötülükten sakındırmak, büyüklerine hürmet
küçüklerine şefkat ve merhamet, kendi şahsı için sevip arzu ettiğini onlar için
de ayniyle istemek, onların mal, can ve namuslarını kendine ait olan kadar
mukaddes bilip korumak, dertlerine ortak olup gidermeğe çalışmak... Umum
müslümanlara karşı nasihat ve samimiyetin bir kısmıdır.[Nevevî, Müslim Şerhi,
II, 37-38.]
6. Nasihat en geniş
manasıyla Nebide tecellî etmiş, en ağır şartlar altında, kendilerini en büyük
düşman olarak gören kavimlerine karşı, sırf hayır ye saadet olan hak yolunu
talim için çalışmış, hayatlarında tek gaye olarak ümmetinin hak yola
girmelerini hedef almış, bu yolda bir karşılık beklemeden, onlar kendilerini
taşlarken onların hidayeti için dua etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de bir
Nebi(s.a.v.)'den şu sözler nakledilir: "Ey Kavmim, and olsun ki, ben size
Rabbimin üzerime yüklediği risalet ve elçilik vazifesini tebliğ etmiş
durumdayım. Sizin hayrınıza olanı istemiş, hayrınız için çahşmışımdır. Fakat
siz hayrınızı isteyenleri sevtniyormusunuz.[A'raf 79]
Türkçemizde
"nasihat" kelimesi, öğüt vermek, hayırlı olanı tavsiye etmek
anlamında kullanılır. Bu ise asıl manasından sadece bir kısmını ifade
etmektedir. Çünkü "nasihat" yukarıda da geçtiği üzere sözle olduğu
gibi, iş ile de olur, gönül ile de olur. Diğer Müslümanların iyilikleri, ıslah
edilmeleri, sıhhat ve afiyetlerinin devamı için Hak Teâlaya dua etmek
mü'minlere karşı nasihat çerçevesi içinde yer alır. Kur an-ı Kerimde has
mü'minlerin duası olarak nakledilen şu mübarek sözler, çok ince bir ruhun
Mevlayı zülcelâle yükselen niyazlarıdır: "Ey Rabbimiz, bizi ve bizden
önce geçen kardeşlerimizi mağfiret buyur, günahlarımızı bağışla. İman eden
kimselere karşı kalblerimizde hiçbir kin ve kötülük bırakma... Ey Rabbimiz,
şüphesiz ki şefkati, merhameti bol olan mevlamizsın sen."[Haşr 10]
Nasihatin sözle öğüt
verme kısmında aranılan şartlarından biri hattâ en mühim olanı tavsiye edilen
iyiliğin, tavsiye eden tarafından bizzat yapılmasıdır. Kendisi yapmadığı halde
başkasına iyilik tavsiye eden kişi, şayet bu sözlerinde samimi ise neden kendi
yapmaz? Değilse neden böyle samimi olmayan bir davranış içine girer? Hiç bir
kimse bir başkasını şahsından daha ötede düşünemez. Düşünürse mutlaka manevî
yönden kendine geçecek bir ecir ve mükafatı hedef almış demektir. Halbuki işin
manevî yönünü düşünen insanın, bir iyiliği başkasına tavsiye ederken eli kolu
bağlanmış değildir. Kendinin de yapmasına bir engel yoktur. Ayrıca sözün
tesirli olması için, söyleyenin, söylediğini önce kendisi yapması şarttır.
Meyhanenin duvarlarına, meyhaneci tarafından yazılan "şarab içmeyiniz,
sarhoş olursunuz, başınıza musibet yağar" sözlerinin ne gibi bir kıymeti
vardır?
Cehennemde en şiddetli
azaba uğrayacaklardan birinin, başkasına iyiliği emrettiği halde kendi
yapmayan, nehyettiği kötülüğü de kendisi yapan kimse olduğu efendimizin bir
hadis-i şeriflerinde anlatılır.
Büyükler, doğru ve iyi
olduğunu bildikleri sözleri: "kulağına küpe yap" diyerek küçüklere
aktarır, nasihatten anlamayanlara "kulağından pamuğu çıkar da dinle"
derlerdi. Ziya Paşa'nın darb-ı mesel haline gelen şu beyti, büyüklerin
sözlerine kulak asmayanlar hakkındadır:
Nush ile yola gelmeyeni
etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın
hakkı kötektir."[İmam Nevevî, Kırk Hadis (ire.), A. Lütfi Kazancı,
Nübüvvet Pınarından, 99-105'ten özetle.]